İstanbul, Şehri-hayal



Tanıdığım herkesin İstanbul'la ilgili bir hayali, bir tutkusu vardır illaki.


İstanbul deyince, akan sular durur insanlar için. Ah İstanbul! Nedir bu şehri bu kadar çekici kılan peki? Bir kez daha anlayabilmek için geldim İstanbul’a. Beyza’yla Ümitköy (Ankara’dan) başlayan yolculuğumuz, Sapanca gölünde yediğimiz ıslama köfteyle verdiğimiz mola ardından kendimizi birden Barbaros mahallesinin ortasında E-5 e nasıl çıkarız diye sorarken bulduk. İnsanların bir de sağ gösterirken sola dön deme gibi bir alışkanlıkları var o da ayrı bir mevzu! Ve ardından 23. kattaki kalacağımız dairedeydik. İlk defa uçakta olmadan bu kadar yüksekte bir yerde bulundum. Geldiğimiz ilk gece İstanbul’un essiz manzarasını bu kadar yükseklikten izlemek için camin karşısına oturduğumuzda görebildiğimiz sadece kendi yansımamızdı. Evet, bu kadar yüksekte bulutlara değecektik neredeyse. İnsanları küçücük, balkonsuz kutu gibi evlere koymuşlar, Anadolu yakasındakiler her gün Avrupa’ya, oradakilerde her gün Anadolu yakasına geçip duruyor.

Yine de güzellikleri büyülüyor insani nedense. Dün Beyza ve Betül’le tekne turuna çıktık. Boğaziçi köprüsünden Fatih Sultan Mehmet köprüsüne kadar Avrupa ve Anadolu kıyılarında gidip geldik. İste insan o zaman sözcüklerle anlatamayacağı cevabını buluyor neden bu kadar güzel olduğunu bu şehrin. Onun öncesinde de Ortaköy’de kumpir+waffle’ı atlamadık tabi ki. İnsan Ortaköy caminin oradaki banklardan birine oturunca tek düşündüğü şey hiç bişey oluyor. İstanbul’u düşününce sen ne hissediyorsun? Güzel değil mi? Ama nedense içimdeki en yoğun duygular iki kıtanın birbiriyle birleştiği köprülere baktığım zaman yaşıyorum.
Category: 1 yorum

1 yorum:

jakoobi dedi ki...

ama ben bu yazıyı çok sevdim .. :)
"İnsan Ortaköy caminin oradaki banklardan birine oturunca tek düşündüğü şey hiç bişey oluyor."
bence de..